Ayetteki "المطهّرون mutahherun" sözcüğü, " طهر tahr, tuhr" sözcüklerinin mezidatından [ek harf alan kalıplarından üretilmiş] bir sözcüktür. Sözcüğün sülasi [üç harfli] kök anlamı "temiz olmak" demektir. [ (Lisanü'l-Arab; c.5, s. 652-654. thr mad.)]
Konumuz olan "mutahherun" sözcüğü ise "طهر thr" sözcüğünün ortadaki harfi tekrar edilmek suretiyle dört harf haline getirilmiş bir sözcüktür. Arapça'da orta harfi tekrar ederek yeni bir fiil elde etmeye yarayan kalıba "تفعيل Tef'îl Bab'ı" denir. Konumuz olan "mutahherun" sözcüğü de "تطهير Tathîr" kökünden türetilmiş İsm-i meful kalıbında, çoğul ve eril bir sözcüktür. Bu sözcüğün anlamı "iyice arıtmak, iyice temizlemek, tertemiz yapmak" demektir. Bundan türetilen "mutahherun" şeklindeki edilgin anlamlı sözcük ise "iyice arınmış olanlar, tertemiz temizlenmiş olanlar" anlamına gelir.
Aynı sülasî [üç harfli] kökü paylaşan "Tahr", "Tuhr", "İttihar" sözcüklerinin sadece "maddî temizlik" anlamında kullanılmalarına karşılık, aynı kökün "Tef'il" kalıbından gelen "Tathîr" sözcüğü ve türevleri, Kur'an'da geçtiği on yedi yerde de tenezzüh, tenzih etme, "manevî kirlerden arıtma ve tertemiz etme" anlamında kullanılmıştır. Bununla ilgili de şu ayetlere bakılabilir:
Tövbe/ 103, Maide/ 6, 41, Enfal/ 11, Ahzab/ 33, Hacc/26, Müddessir/4, Bakara/ 25, 125, Nisa/ 57, Âl-i Imran/ 15, 55, 42, 43, Abese/ 13–16, Beyyine/ 2.
Görüldüğü gibi, bu ayetlerdeki "تطهير tertemiz temizlemek" ve "مطهّر tertemiz temizlenmiş" ifadelerinin hiç birisi maddî kirlerden temizleme anlamında değil, şirk, küfür ve günah gibi manevî kirlerden temizleme ve temizlenme anlamındadır. Zaten Rabbimiz de müşrikleri neces [pislik] olarak nitelemiş, aklını kullanmayanların üzerine pislik kılacağını ihtar etmiş ve imanlarına zulüm giydirmeyenlerin, şirk, pislik bulaştırmak suretiyle kendilerini kirletmeyenlerin kurtuluşa ereceklerini bildirmiştir. (Tövbe/ 28)(Yunus/ 100) (En'âm/ 82)
Sonuç olarak, yukarıda verdiğimiz Kur'an ayetleri ışığında gayet açık olarak görülmektedir ki:
- Vakıa suresinin 79. ayetinde yer alan "la yemessühü" sözcüğü, "el sürmek, dokunmak" anlamına değil, "ilişki kurmak, yararlanmak" anlamına gelir.
- Vakıa suresinde "mutahherun" sözcüğü ile kastedilenler ise manevî kirlerden, yani şirkten, cehaletten, tutuculuktan temizlenmiş olanlardır.
- Cümle, "İnşâ (emir-nehy, talep) cümlesi" olmayıp "haber cümlesi"dir.
Nitekim meşhur Kur'an ıstılahları uzmanı Ragıb el-İsfehani, Müfredat adlı ünlü eserinde konumuz olan ayeti "Thr" maddesinde aynen şu ibare ile açıklamıştır: "اى إنّه لايبلغ حقائق معرفته إلا من طهّر نفسه وتنقّى من درن الفساد [Kesinlikle, Kur'an marifetinin/malumatlarının gerçeklerine ancak nefsini iyice temizleyen ve fesat kirlerini paklayan kişi ulaşır]." [ (Müfredat; Darü'l-Marife/Beyrut; s:307–308)]