Vakıa

135,1,2,3,4,5,6,7) De ki: "Herkes beklemektedir. Siz de bekleyiniz. Şüphesiz düz yolun sahiplerinin kimler olduğunu ve kimlerin kılavuzlandığı doğru yolu bulduğunu yakında; olacak o vaka olduğu zaman -ki o vakanın oluşu için yalan söyleyen yoktur. O vaka, alçaltıcıdır, yükselticidir- yeryüzü şiddetle sarsıldıkça sarsıldığı ve dağlar ufalandıkça ufalanıp da toza dumana dönüşüverdiği zaman ve sizler üç eş sınıf olduğunuz zaman bileceksiniz.
8) İşte sağın ashâbı, sağın ashâbı nedir?
9) Ve solun ashâbı, solun ashâbı nedir?
10) Öne geçenler de, öne geçenlerdir.
11) İşte öne geçenler, yaklaştırılanlardır.
12) İşte öne geçenler, Naim cennetlerindedirler.
13,14,24,15,16,17,18,19,20,21,22,23,25,26) Birçoğu evvelkilerdendir, çok azı da sonrakilerdendir. Onlar, yaptıklarına karşılık olarak, mücevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler. Karşılıklı onların üzerinde yaslanırlar. Çevrelerinde, kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler, kadehler -ki ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir- beğendiklerinden meyveler, canlarının çektiğinden kuş eti ile; hiç büyütülmeyen çocuklar, saklı inciler gibi iri gözlüler dolaşırlar. Orada boş söz, saçmalama ve zaman kaybına uğratan/hayırda ağırda aldıran/zarar veren/kusur oluşturan şeyleri işitmezler. Sadece söz olarak: "Selâm [sağlık, esenlik, mutluluk], selâm [sağlık, esenlik, mutluluk]!"
27,28,29,30,31,32,33,34) Ve sağın yaranı, nedir o sağın yaranı! Onlar, dikensiz kirazlar, meyve dizili muzlar/akasyalar, uzamış gölgeler, fışkıran su, kesilmeyen; tükenmeyen ve yasaklanmayan birçok meyveler ve yükseltilmiş döşekler içindedirler.
35,36,37,38) Şüphesiz Biz, kirazı, muzu, gölgeleri, fışkıran suyu öyle bir yaratışla yarattık. Ki onları, sağın ashâbı için albenili ve hepsi bir ayarda hiç dokunulmamışlar yaptık.
39,40) Bir cemaat, çoğu öncekilerdendir. Bir cemaat da sonrakilerdendir.
41) Ve solun ashâbı, nedir o solun ashâbı?
42,43,44,45,46,47,48) Onlar içlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içindedirler, serin olmayan, sevimli olmayan kapkara dumandan bir gölge içindedirler. Şüphesiz solun ashâbı bundan önce varlık içinde zevk ve eğlenceye dalanlar idiler. Ve büyük günah; Allah'a ortak kabul etme üzerine ısrar ediyorlardı. Ve "Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra mı, biz gerçekten kaldırılacağız? Önceki atalarımız da mı?" diyorlardı.
49,50,51,52,53,54,55,56) De ki: "Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler malûm bir günün belli vaktinde/randevu yerine kesinlikle toplanacaklardır. Sonra şüphesiz siz, ey sapıklar, yalanlayıcılar! Kesinlikle zakkumdan bir ağaçtan yiyeceksiniz de karınlarınızı onunla dolduracaksınız. Sonra da onun üstüne kaynar su içeceksiniz. Hem de susuzluk illetine tutulmuş develerin içişi gibi içeceksiniz." -İşte bu, din gününde onların ziyafetleridir.-
57,58,59) Biz, sizi oluşturduk; doğrulamanız gerekmez mi? Peki döküp durduğunuz şeyi [meniyi, yumurtayı] hiç düşündünüz mü? Siz mi oluşturuyorsunuz onu, Biz mi oluşturucularız?
60,61) Ölümü aranızda Biz ayarladık Biz. Ve Biz, sizi benzerlerinizle değiştirmemiz ve sizi bilmediğiniz bir şeyde inşa etmemiz üzerine, önüne geçilenler/engellenebilenler değiliz.
62) Ve andolsun, ilk yaratılışı bildiniz, öğrendiniz. Peki, düşünüp öğüt almanız gerekmez mi?
63) Peki, ekip durduğunuz şeyi hiç düşündünüz mü?
64) Siz mi bitiriyorsunuz onu, yoksa Biz mi bitirenleriz?
65,66,67,68) Dileseydik Biz, kesinlikle onu kuru bir çöp yapardık da siz, "Şüphesiz biz borç altına girmiş kimseleriz! Daha doğrusu, biz her şeyi elinden alınmış yoksun bırakılmış kimseler imişiz!" diyerek şaşar kalırdınız. Peki, içip durduğunuz suyu hiç düşündünüz mü?
69) Siz mi buluttan indirdiniz onu, yoksa Biz mi indirenleriz?
70) Dileseydik onu tuzlu yapardık. O hâlde karşılığını ödemeniz gerekmez mi?
71) Peki, yakıp durduğunuz o ateşi/oksijeni hiç düşündünüz mü?
72) Siz mi ateşin/oksijenin ağacını inşa ettiniz, yoksa Biz mi inşa edenleriz?
73) Biz ateşi/oksijeni bir ibret/hatırlatma ve çöl yolcularına bir yarar yaptık.
74) Öyleyse büyük Rabbinin adını arındır/noksanlıklardan uzak tut/O'nun noksanlıklardan uzak olduğunu öğret!
75,76,77,78,79,80) Artık hayır. Necmleri/her indirilmede gelen âyetlerin yerlerini/zamanlarını; inişini kanıt gösteririm ki -ve eğer bilirseniz bu büyük bir kanıt gösterimidir-, hiç kuşkusuz o, şerefli Kur'ân'dır. Saklanmış/korunmuş bir kitaptadır. Ona zihinsel olarak temizlenmişlerden başkası temas edemez. O, âlemlerin Rabbinden indirilmedir.
81) Peki, şimdi siz bu Söz'ü/Kur'ân'ı mı küçümsüyorsunuz?
82) Ve geçiminizi yalanlayarak mı temin ediyorsunuz/verilen rızıklara yalanlayarak mı karşılık veriyorsunuz?
83,84,85) Ancak can boğaza gelip dayandığı zaman, siz de o zaman, onun karşısında bekliyorsunuz, Biz ise ona sizden daha yakınız. Velâkin siz görmezsiniz.
86,87) Peki, mademki cezalandırılmayacakmışsınız, eğer doğrulardan iseniz boğaza gelmiş, çıkmakta olan canı geri çevirmeniz gerekmez mi?
88,89) Amma eğer o, yaklaştırılanlardan ise, artık rahatlık, güzel kokulu rızık ve bol nimetlerin cenneti vardır.
90,91) Ve eğer o, sağın ashâbından ise; artık sana sağın ashâbından selâm!
92,93,94) Ve ama o, hak yoldan sapmış yalanlayıcılardan ise; işte kaynar sudan bir ziyafet! Ve cehenneme atılma!
95) Şüphesiz işte Bizim bu naklettiklerimiz, kesin bilginin, gerçeğin ta kendisidir.
96) Öyleyse büyük Rabbinin adını arındır/noksanlıklardan uzak tut/O'nun noksanlıklardan uzak olduğunu öğret!