Toplumda din adına oluşmuş yanlış inanç ve amellerin ekserisi Mevzu/ uydurulmuş Hadislerden kaynaklanmaktadır. Halkın cahil kesimi, bunları sorgulayıp ayıklayamamış, çok sevdiği Peygamberine nispet edilen yalanları kemal-i hürmetle benimsemiş, hatta bu yalanlara sarılmanın kendisine şehit sevabı bile kazandıracağına inanmıştır.
Uydurulmuş hadislerin toplumda yapmış olduğu tahribat maalesef TAMİR EDİLEMEZ boyuttadır. Bizim amacımız, karınca kararınca Müslüman kardeşlerimizin dikkatlerini çekmek ve arı duru İslam’ı kendilerine takdim ve tavsiye etmektir.
UYDURULMUŞ HADİS NEDİR?
Bir kimsenin uydurup, iftira ederek peygamberimize nispet ettiği hadislerdir. Yani, peygamberimizin demediği bir sözü, yapmadığı bir davranışı, onaylamadığı bir şeyi, peygamberimiz dedi, yaptı, onayladı diye ortaya atmaktır.
Uydurma hadisleri konu alan yüzlerce kitap yazılmış, bu kitaplarda hadis uyduran kişiler, hadis uydurulan konular ve uydurulmuş hadisler tek tek açıklanmıştır.
Ama bugünkü nemelazımcı Müslüman tipi bunları araştırıp inceleyeceği yerde maalesef atalarının yolundan gitmiş, onlardan gördüklerinin yalan yanlış ayırdını yapmadan takipçisi ve uygulayıcısı olmuştur.
Konunun bilimsel analizi çok uzun ve herkesin anlayacağı türden olmadığından biz, burada kısaca işin özünü sunup faydalı olmak arzusundayız.
HADİS UYDURMA İLK NE ZAMAN BAŞLADI?
Dünyada her zaman insanları en iyi kandırmanın yolu; Allah’ı, peygamberi, Kur’an’ı, yani kısaca dini alet olarak kullanmak olmuştur. Bu tip aldatmalar, sadece İslâm tarihine de özgü değildir. İnsanlık, tarihinin her döneminde dinî inançları kullanılarak istismar edilmiştir.
Kur’an’ı tahrif edemeyeceklerini görenler, tabiri caizse surda delik açmanın Kur’an dışında bir takım yalanlarla mümkün olabileceğini düşünüp, kötü emellerini hadis uydurmak suretiyle gerçekleştirmişlerdir.
İslâm tarihinde ilk hadis uydurması peygamberimizin sağlığında yapılmış; bir kişinin sevdiği kızı alabilmek için peygamberimizin ağzından bir yalan uydurması ile başlamıştır. Bunu duyan peygamberimiz ise herkesi uyarmıştır:
“Kim bilerek ve kasten benim üzerime bir yalan söylerse ateşten yerine yerleşsin.”
O zamanki Müslümanların nitelikleri bu tip bir cinayete zaten elvermiyordu. Onlar Kur’an ile terbiye olmuş ve eğitilmiş kişilerdi. İşin ciddiyeti gereği, ince eleyip sık dokurlardı ve her duyduklarının peygamberimizden de teyidini alırlardı. Peygamberimizden sonra Ebu Bekir ve Ömer dönemlerinde de hadis uydurma pek görülmemiştir. Gerçi peygamberimizin ölümünden sonra ilk halife seçimi sırasında ortaya atılan “İmamlar Kureyş’ten olacaktır” hadisi tartışılmıştır ama peygamber ağzından söz aktarma o dönemde yaygın değildir.
Osman’ın öldürülmesinden sonra ise Müslümanlar arasında inanılmaz fitne ve olaylar baş göstermiş ve bunların taraftarları, otuz-kırk bin Müslüman’ın hatta sahabenin kanına girenler, olaylara ve tuttukları yola bir dayanak bulma mecburiyetine düşerek, hadis uydurmaya hatta uydurtmaya başlamışlardır. Herkes kendini öven, karşı anlayışı da yeren hadisler ortaya atmaya başlamış ve ilk hadis uydurma harekâtı böyle başlamıştır.
Ömer ve Ali’nin birkaç sahabeyi azarladıkları ve tartakladıkları olmuşsa da uydurma hadislerle mücadeleyi ilk defa ciddiye alan ve ayıklamayı ilk emreden Halife Ömer b. Abdülaziz olmuştur. Harun er-Raşid de hadis uyduranları katletmiştir.
Büyük hadis bilgini Abdullah b.El Mübarek bir gurup bilginle birlikte, uydurulmuş hadislerin tespit ve ayıklanmasına büyük emek vermiştir. (Allah onlardan razı olsun.)
HADİS UYDURMANIN AMAÇLARI:
1- Müslümanları içlerinden kendi silâhlarıyla vurmak, arı duru İslâm’ı tahrif ederek dini yozlaştırmak. (Bu amaç için genellikle Yahudi kökenli kişiler çok hadis uydurmuşlardır.)
2-Bazı mezhep ve tarikat gibi ekollerin kendilerini güçlendirmek ve taraftar toplama gayretleri.
3- Cahil halkın sömürülmesi.
4- Devlet adamlarına yaranabilmek, onlardan makam mevki koparabilmek.
5- Din adamı geçinen bazı sapık ve cahil kimselerin, halkı ibadet ve takvaya gayret ettirmek, kötü şeylerden de uzak tutabilmek için peygamber adına hadis uydurmanın yararlı olacağı inancına sahip olmaları.
6- Siyasi çıkarlar. (İlk kez Osman ve Ali ihtilâfı döneminde yaygınlaşan uydurmacılık daha sonra Şam’da saraylarda devam etmiştir. İstanbul’un fethini müjdeleyen hadis de o dönem uydurmalarındandır.)
7- Irk, kabile, dil, şehir ve imam taraftarlığı. (FANATİZM)
8- Gaflet, cehalet, kibir. (Bazı raviler iyi ezberleyememiş, bazıları bunamış durumda hadis rivayet etmişlerdir. Bazıları yanlışı ortaya çıkınca düzeltmemiş, bazıları da karıştırmıştır.)
UYDURULMUŞ HADİS NASIL BELLİ OLUR?
Bunun birçok yolu ve usulü olmasına rağmen, bilimsel yöntemlerin herkes tarafından bilinmesi ve uygulanması imkânsızdır. Bu sebeple burada pratik ipuçları veriyoruz:
Uydurulmuş hadis;
1- Kur’an ve sahih sünnete aykırıdır.
2- Anlamı bozuktur.
3- Akla, bilime, tecrübeye, müşahedeye ve evrensel normlara ters düşer.
4- Ahlâksız, kişiliksiz, yalancı, çıkarcı vs. kişiler tarafından ortaya atılmıştır.
5- Rivayetteki sözler ve rivayetin konusu, peygambere yakışmayacak ölçüde bayağıdır.
6- Birçok insan tarafından duyulması lâzım gelen konularda sadece bir kişi tarafından rivayet edilmiştir.
7- Rivayet eden kişinin çıkarları doğrultusundadır.
8- Tarihî ve coğrafî bilgilere uymaz.
9- Peygamber tarafından rüyada öğretildiği iddiası ile sunulur.
Uydurulmuş hadisleri tespit etmenin bunlara benzer daha bir çok yolu vardır. Ama bunların en sağlamı ve en kısa yolu hadisin KUR’AN İLE SAĞLAMASINI YAPMAKtır. Nasıl ki sarraflar altının saflık derecesini mihenk taşı ile tespit ederlerse, Müslümanlar da bir rivayetin doğru olup olmadığını Kur’an ile sağlama yaparak tespit etmelidirler.
Rasülüllah vahye muhatap olmadan Din, iman, kitap, tarih, felsefe, sosyoloji, hukuk bilmez biriydi. Hiçbir bilimin de uzmanı değildi. Kendisinin vahye tabi olması, vahyi izlemesi emredildi. O da aynen yaptı. Öyleyse Rasülüllah’ın din adına dediklerinin tümünün Kur’an’da bulunması gerekirdi. Peygamber olduktan sonra din adına hangi hareketi yaptıysa o hareket Kur’an’ın uygulaması olması gerekirdi.
Kur’an’a ters olanların yalan ve uydurma oldukları kesindir.
Meselâ;
Birçok hadis kitaplarında,”VELED-İ ZİNA CENNETE GİREMEZ” ve “ÖLÜ, ARKASINDAN EHLİNİN AĞLAMASI NEDENİYLE AZAP OLUNUR” hadisleri yer almaktadır. Kur’an ile sağlaması yapıldığında bu rivayetlerin En’âm/ 164. ayetine aykırı oldukları görülmektedir:
164.De ki: “Allah her şeyin Rabbi iken, ben Allah’tan başka Rabb mi arayayım?” Her kişinin kazandığı yalnız kendisine aittir. Yükünü taşıyan kimse, bir başkasının yükünü taşımaz. Sonra sadece Rabbinizedir dönüşünüz. Böylece Allah, ayrılığa düştüğünüz şeyi size haber verecektir.
Başka bir örnek olarak;
“Bir kimse her gün yüzünden iki yüz ayet okursa ……MÜŞRİKLERDEN OLSA BİLE, ALLAH ANA BABASININ AZABINI HAFİFLETİR.” rivayetinin sağlamasını yaparsak, bu rivayetin de Bakara suresinin 86. ve 162. ayetleri ile Nahl suresinin 85. ayetine ters düştüğü görülmektedir. Yani bu hadis de kesin olarak uydurmadır.
Biz, yukarıda verdiğimiz esas ölçüleri doğrultusunda, her akıllı kişinin bu ölçülerle araştırma ve ayıklama yapabileceğine inanmaktayız. Dolayısıyla, kimden duyulursa duyulsun, hangi kitaptan okunursa okunsun her rivayetin mutlaka tahlili yapılmalı, yani her rivayet elekten geçirilmelidir. Toplumda sağlam diye bilinen kitaplar da buna dahildir. Onların içinde de yüzlerce yalan ve yanlış vardır.
İşte Sahih-i Buhari’den bir örnek; Kitabü-l Enbiya 83 numaralı hadis. Metin ve meali birlikte sunuyoruz:
“…Ebu hureyre RA. Şöyle demiştir. Rasulüllah SA. Şöyle buyurdu: “Âdem ile Mûsâ birbirine huccet getirip çekiştiler. Mûsâ, Âdem’e:
-Sen, günâhın seni cennetten çıkarmış olduğu Âdem’sin, dedi.
Âdem de Mûsâ’ya:
-Sen Allah’ın risâletleri ve kelâmı ile seçip üstün kıldığı Mûsâ’sın. Sonra sen, ben yaratılmadan evvel üzerime takdir edilmiş bir işten dolayı beni kınıyorsun, dedi.
Bunun ardından Rasulüllah iki kere: “böylece Âdem Mûsâ’ya delil ve bürhanla gâlip oldu” buyurdu.
Âdem ve Musa peygamberlerin yaşadıkları yerler ve yaşadıkları zamanlar itibariyle bir araya gelerek konuşmaları mümkün değildir. Bu rivayet hem tarihî hem coğrafî hem de Kur’an’ın verdiği bilgilere ters düşmektedir. O hâlde uydurmadır. Görüldüğü gibi, sağlam denilenlerin içerisinde de buna benzer uydurmalar vardır (hatta yüzlercesi vardır). Bazı rivayetlere ise uydurma sıfatı yetmemektedir. Çünkü içlerinde Kur’an’ın NOKSAN olduğunu iddia edecek kadar, rezil olanları bulunmaktadır.
Sonuç olarak, asılları Arapça olan yüzlerce uydurma hadis kitapları içerisinde on binlerce uydurulmuş hadis vardır. Çeşitli kaynaklar bunların sayısının tam olarak bilinemediğini ama kırk elli bin dolaylarında tahmin edildiğini yazarlar. Bu uydurulmuş hadislerin çoğu, daha sonra uyduranlar tarafından itiraf edilip açıklanmıştır. Ama buna rağmen bu uydurmaları kitaplardan ve toplumdan söküp atmak mümkün olmamıştır.
Ülkemizde bunların meşhur olanları ve dilimize çevrilmiş olanları da vardır. Meselâ İmam-ı Gazali’nin İhya-ü Ulumü-d Din’i, Tenbihü-l Gafilin, Dürretü-n Nasihin kitapları bunlardan bazılarıdır. Tasavvuf ve Tarikat çevrelerinde elden ele dolaşan kitaplar ve risaleler, İslâmî bir mahiyet taşımadığından konumuzu ilgilendirmemektedir.
KONULARI İTİBARİYLE, OY BİRLİĞİYLE UYDURMA OLDUĞU KABUL EDİLEN HADİSLER:
1- Kur’an surelerinin faziletlerini konu edinen hadisler.
2- Aklı yeren hadisler.
3- Haftanın belirli günlerinde nafile namazları öven ve tavsiye eden hadisler.
4- Recep ve Şaban aylarının faziletini ve bu aylarda tutulan orucun faziletini konu alan hadisler.
5- Aşure günüyle ilgili hadisler.
6- Peygamberimizin eşi Ayşe’ye “Humeyra” (sarışın)diye hitap eden hadisler.
7- Kutuplar, gavslar gibi tarikat ve tasavvuf imamlarını konu alan hadisler.
8- Mehdi ile ilgili hadisler.
9- Şehirleri öven, bazı şehirlerin faziletlerinden bahseden hadisler.
10- Gaybe ait, yani geleceğe dair tarih veren hadisler. (Şu tarihte şu olacak, şu gün şu olur gibi.)
11- Bekârlığı öven hadisler.
12- Horoz, güvercin ve tavuk ile ilgili hadisler.
13- Peygamberler ve bazı kişilerin kabirleri hakkındaki hadisler.
14- Ebu Hanife ve İmam-ı Şafi’nin adlarının anıldığı hadisler.
15- Mürcie, Cehmiyye, Kaderiyye, Eş’ariyye mezheplerinden bahseden hadisler.
16- Kıyamet alametlerinin belirli aylarda ortaya çıkacağını haber veren hadisler.
17- Bir peygamberden daha çok bir ihtisas sahibinin tavsiyelerine benzeyen hadisler. Meselâ; “Keşkek beli kuvvetlendirir”, “Yumurta ve soğan kısırlığı giderir” hadisleri gibi.
18- İmanın artıp eksilmesine dair hadisler.
19- Medine, Mekke ve Kudüs’ün dışındaki şehirleri öven ya da kötüleyen hadisler.
20- Sevap veya ceza konusunda çok abartılı hadisler.
21- Hızır ve İlyas’ın hayatta olduklarına dair hadisler.
22- Abbasoğullarının hilâfetini haber veren hadisler.
23- Arap’ı, Kureyş’i ölçüsüz öven, diğer ırkları yeren hadisler.
24- Satranç ile ilgili hadisler.
25- Çocuğa Ahmed, Muhammed adını koymanın faziletine dair hadisler.
26- Evlâdı ve malı kötüleyen hadisler. (“Sizden birinizin yüz altmış yılından sonra köpek eniği yetiştirmesi, çocuk yetiştirmesinden daha hayırlıdır” hadisi gibi.)
27- İfade tarzı ve içeriği saçma olup peygambere yakışmayan hadisler
28- Akik taşından yapılmış yüzük takmanın faziletine dair hadisler.
29- Mescide kandil takmanın, hasır (halı, kilim) sermenin faziletine dair hadisler.
30- Ticareti kötüleyen hadisler.
31- Mercimek, pirinç, bakla, patlıcan, üzüm, pırasa, karpuz, ceviz gibi yiyecek maddeleri ve gül, nergis, menekşe gibi çiçek ve bitkiler hakkındaki hadisler.
32- “Ya Ali!” diye başlayan ve Ali’ye vasiyet niteliği taşıyan tüm hadisler.
Tüm hadis ve din bilginlerince uydurma oldukları oy birliğiyle kararlaştırmış ve konuları itibariyle yukarıda sıralanmış olan özellikler dikkate alınmak suretiyle, uydurulmuş hadisler kolaylıkla ayıklanabilir. Bilhassa da çeşitli yayınlarla (meselâ takvim yapraklarında ve gazete sayfalarında) günlük hayatımıza sokulmak istenen imzasız, hadis diye millete sunulan sözlerin mutlaka tahlilinin yapılması gerekmektedir.
Allah yardımcımız olsun.
Hakkı Yılmaz